Fransızca
Kanser nedeniyle yatağından kalkamaz hale gelen ve yavaş yavaş ölmekte olan Rémy (Rémy Girard), son anlarında yanında olmak isteyen ailesi ve yakınlarıyla yüzleşecektir. Gelenler arasında yıllardır samimi bir ilişki kuramadığı oğlu Sébastien da (Stéphane Rousseau) bulunmaktadır. Yıllar sonra hastayı ziyarete gelen akrabalar, dostlar, metresler ilişkilerin öteki yüzünü, ekonomik ve cinsel yönlerini ortaya koyacaktır.
Geçmişte sorunlu bir ilişkisi olan iki erkek kardeş, büyük olanı tehlikeli bir hastalığa yakalanınca yeniden bir araya gelir. Ağır hasta bir adam (Bruno Todeschini) hastaneden ayrılır ve küçük kardeşi (Éric Caravaca) ile birlikte bir sahil evine taşınır. Küçük kardeşinden kendisine birkaç doktora eşlik etmesini ister.
14. yüzyılda feodal bir savaşın içinde kalan profesörlerini kurtarmak için büyük bir tehlike içine giren öğrenciler, yalnızca geçmişi kazı yaparak bulmaya çalışmadıklarını, aynı zamanda geçmişin içinde yaşadıklarının da farkına varacaklardır. Oldukça kısa zamanları olan öğrenciler, profesörlerini kurtarmak için ellerinden geleni yapmaya çalışacaklardır. Fakat yaşadıkları 21. yüzyıla tekrar geri dönebilecekler midir?
Orta yaşı çoktan geride bırakmış, evli ve çocuklu bir Amerikalı aktör Bob Harris (Bill Murray), bir reklam çekimi için Japonya’ya gelmiştir. Bob, Tokyo’da kaldığı otelde bir başka Amerikalı ile fotoğrafçı kocasının peşinden buraya gelmiş olan sevimli ama ciddi Charlotte (Scarlett Johansson) ile tanışır. Dillerine ve kültürlerine uzak oldukları bu insanların ülkesinde fazlasıyla yabancı olan ve iletişimsizliğin çaresizliğindeki bu iki yabancı, bir Tokyo haftasonunda aniden yakınlaşacaktırlar.
Filmde; 2 genç Parisli'nin, Zano (Romain Duris) ve Naima'nın (Lubna Azabal) Fransa'yı boydan boya geçerek İspanya yoluyla Cezayir'e gidişlerini, Zano'nun ailesinin yıllar önce geçtikleri bu yolu bu kez tersten izliyoruz. İki arkadaş, müzikle iki diyarın şiirini kavuştururken kimliklerini ve dünya üzerindeki yerlerini yeniden belirliyorlar.