Uzun metrajlı film
Geleceğin dünyasında dışlanan ve ötekileştirilen çirkin ucubeler, güzellere başkaldırır.
Bir müzisyen olan kocasını ve çocuğunu kaybeden bir kadının bu gerçekle ne şekilde baş ettiğini inceler. Julie, bir kazada kocasını da kızını da ölüme teslim eder. Julie’nin iki seçeneği kalır geriye. Ya geçmişin gölgeleri ile yaşamak ya da geleceği şekillendirmek üzere şimdide yeni bir hayat kurmak. O yaşama tutunmayı ve yeni hayatı yaratmayı seçer. Ancak özgürlük kolay elde edilen bir kavram değildir. Acı veren hatıralardan, geçmişten uzaklaşarak tam anlamıyla özgürleşmek kolay değildir. Yolu hiç şüphesiz zorlu ve çetin olacaktır. Çok şeyle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Babam İçin, hiç ilgisi olmadığı bir olaydan sorumlu tutulan bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Basit kaygıları olan saf İrlandalı genç Gerry Conlon, 70’li yıllarda Londra’ya gelir. Kendini hayatın akışına kaptıran delikanlı burada bir işgal evinde serbest bir hayat yaşayan gençlerle birlikte zaman geçirmeye başlar. Bir polis baskınında hiç ilgisi olmadığı 1974 Gyildford bombalamasından sorumlu tutularak tutuklanır. O dönemin İngiltere’sinde şimdikinden çok farklı olarak, terörle mücadele adına insan haklarının hiçe sayıldığı uygulamalar yapılmaktadır. Yoğun fiziksel ve manevi işkencelerin baskısı altındaki Gerry’nin ömrünün sonbaharındaki masum babası da, suç ortağı olarak hapse atılır. Kadın bir avukatın yıllar süren çabalarının da yardımıyla, Gerry maruz kaldığı adaletsizliğe direnmeye başlar.
Piyano filmi, dilsiz bir piyanist olan Ada (Holly Hunter) ve kızının, 19. yüzyılın ortalarında Yeni Zellanda’nın batı kıyısında geçen hikayesini anlatmaktadır. 6 yaşından bu yana tek bir kelime bile konuşamayan Ada, bu suskunluğunu çok sevdiği piyanosuna yansıtmış, iyi bir piyanist olmuştur. Babası Ada’yı Yeni Zellanda’lı bir zenginle yaptığı anlaşmaya istinaden evlendirir. Genç kadın kızını da alarak daha önce hiç görmediği, bilmediği bu ülkeye taşınır. Yeni kocasıyla arasında problemler yaşamaya başlamıştır. Bundan dolayı genç kadın piyanosundan ayrılmak zorunda kalacaktır. Ancak bu sırarlarda kendisini bekleyen bir sürpriz, hayatındaki tüm aksaklıkları çözecek, onu bambaşka biri haline dönüştürecektir.
Daniel (Robin Williams) ve Miranda'nın (Sally Field) evlilikleri hiç iyi gitmemektedir. Miranda, Daniel’in ne kadar iyi baba olduğu bilse de onu çok sorumsuzlukla suçlamaktadır. Karısına ve çocuklarına karşı büyük bir sevgi besleyen Daniel, istemeyerek de olsan boşanmayı kabul eder. Fakat mahkemenin çocukları annelerine vermesi sonucu çocuklarından ayrı kalmak zorunda kalan Daniel, bu duruma bir çözüm bulmaya ant içmiştir. En iyi bulduğu çözüm ise dadı kılığına girerek çocuklarının bakıcısı olmaktır. Bu şekilde olduğundan bambaşka bir karaktere bürünerek çocuklarının ve karısının güvenini tekrar kazanan Daniel’in başı, aksiliklerden bir türlü kurtulmayacaktır.
Eşcinsel olan yetenekli avukat Andrew Beckett (Tom Hanks), çalıştığı hukuk bürosunda AIDS olduğu fark edilince işten atırılır. Kendisine işten çıkarılma nedeninin AIDS olduğu ifade edilmese de Beckett, nedenin bu olduğundan emindir ve bu hukuk bürosuna dava açmaya karar verir. Başvurduğu avukatlarca bir süre reddedildikten sonra, en sonunda Joe Miller'ı (Denzel Washington) tutmayı başarır. Miller, ilk başlarda bu davayla ilgilenmekte oldukça isteksizdir; çünkü o bir homofobiktir ve Beckett'a karşı da önyargılıdır. Fakat Beckett sayesinde zamanla önyargılarını aşmaya ve korkularını yenmeye başlar. Beckett ise hayatı, gururu ve hakları için kıyasıya bir mücadeleye girmiştir ve adalet için savaşacaktır.
Bir suçlu olan Simon (Wesley Snipes), işlediği bir suçun cezası olarak dondurulur. Ancak onu yakalayan polis Spartan (Sylvester Stallone) da bir komploya kurban gitmiştir. Kendisi de ceza olarak dondulur. Aradan geçen yıllardan sonra Simon, bir hata sonucu dondurulduğu yerden kaçmayı başarırır. Kendisi durduracak tek kişi ise John Spartan'dır. Gelecekte dünyada insanların artık birbirine temas etmeden bir yaşam sürmeleri, doğal ölümler dışında artık kazadan dolayı kimsenin ölmediği bir dünya var karşımızda...
2074 yılında robot üretimi yapan iki şirketten biri olan PinWheel şirketi ile rakibi Kobiyashi Electric arasında şiddetli bir mücadele vardır. 1989 senesinde Albert Pyun tarafından çekilen Cyborg filminin devam halkası olan yapımın yönetmen koltuğunda bu kez Michael Schroeder oturmuştur. Oyuncu kadrosunda Elias Koteas, Angelina Jolie, Jack Palance, Billy Drago, Karen Sheperd gibi isimlerin yer aldığı filmin senaryosunu Ron Yanover, Mark Geldman ve Michael Schroeder birlikte kaleme almıştır.
Clint Eastwood’un Western türünün hala yaşadığını ispatlarcasına çektiği Affedilmeyen, 90’lı yılların en önemli filmlerden biri olarak kabul edilmektedir. Ustanın yönetmenlik kariyerine damgasını vuran film, Eastwood’a bir de yönetmenlik Oscar’ı getirmiştir.
Film dört bölümün kısaltılmış versiyonu, İsveç televizyon kanallarında televizyon dizisi olarak da sunulmuştur.
Yaşamlarında tek önemsedikleri şeyin para olduğunu savunan Viktoryalı aristokratlar, diğer yandan daha insancıl burjuvaların yani her zenginin kapitalist olmadığını gösteren insanlar ve yaşam mücadelesi veren işçi sınıfı...En iyi uyarlamalardan biri olan 30’u aşkın ödül kazanamış filmin yönetmenliğini James Ivory üstlenirken başrollerde Anthony Hopkins, Emma Thompson ve Vanessa Redgrave rol almaktadır.
Hollywood'un macera filmlerinin önde gelen oyuncularından Jean-Claude Van Damme ve Dolph Lundgren bu filmde başrolleri paylaşıyor. Oyuncuların hayranlarının sevebileceği türden bir yapım.
Filmde 1939 yılında dondurulup 1992 yılında uyandırılan ve bedeni hızla yaşlanan bir pilotun başından geçenler anlatılmaktadır. Daima Genç filmi, Mel Gibson'un en iyi filmlerinden biridir. Bilim kurgu türünün en başarılı yapımlarından biri olmakla birlikte filmin senaristliğini Lost dizisinin de yapımcısı olan J.J.Abrams yapmıştır.
Film yapımcısı Griffin Mill (Tim Robbins), hergün yüzlerce senaryoyu red etmektedir. fakat bir gün bir senaryo yazarından ölüm tehditleri almaya başlar. Senaryo yazarının kimliğini ortaya çıkarmaya çalışan Mill, üstüste yaptığı hatalarla rakibinin eline onun şantaj için kullanabileceği malzemeler verir.
Chicago'daki bir emlak ofisi, finansal açıdan sıkıntılı bir süreçten geçmektedir. Ofisin başındaki Blake (Alec Baldwin), yaptığı açıklamada yeni bir yarışma yapacaklarını ve bu yarışmada sadece birinci ve ikinci olanlara ödül verileceğini; geriye kalanların işe devam etmesinin mümkün olmadığını söyleyecektir. Bir gece içerisinde önemli birer satış yapması gereken bir grup çalışan, zorlu bir maceranın içine sürüklenecektir.
Çok iyi bildiğimiz bir kahramanı bu defa sinema aracılığı ile daha yakından tanıyoruz. Charlie (Robert Downey Jr.), bir vodvil grubu ile çeşitli turnelere katılarak yaşamını sürdürmektedir. Bir Amerika turnesinde ki annesi Hannah da aralarındadır, Mack Sennett tarafından keşfedilince dünyaca ünlü olmasını sağlayacak sessiz sinema sektörüne ilk adımını atmış olacaktır. Şorlo rolü ile dünya çapında tanınmışken özel hayatındaki çalkantılar, onu her geçen gün daha çok yıpratmaktadır. Bir yandan da Amerika’daki politik atmosferin iyice kızışması ve Hollywood’daki konumist avı nedeni ile ABD’ye girişinin engellenmesi, yaşamındaki zorluklara bir yenisini daha ekleyecektir.
Al Pacino’nun unutulmaz bir karakter çizdiği "Kadın Kokusu" filmi, esasında 1974 yapımı İtalyan "Profumo di Donna" filminin yeniden çekimidir. Yine de, bir pek çok kişiye göre aslının aratmayacak derecede iyi olarak kabul edilmiştir. Özellikle Tango sahnesi oldukça dikkat çekicidir. Bu filmde Al Pacino, 1993 yılında En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü'ne layık görülmüştür. Al Pacino, canlandırdığı karaktere hazırlanmak amacıyla 6 ay körler okulunda yaşamış, film çekimlerinde Al Pacino'nun sürekli sabit bir noktaya bakmasından ötürü gözleri zarar görmüş ve gözlük takmaya başlamıştır.
Yazmak, hiç şüphesiz kalem sahibinin ilham gücü tarafından yönetilen bir eylemdir. New York’ta ün sahibi olmuş bir oyun yazarı Barton Fink, sıkıntının tavan yaptığı bir noktada kendisini umulmadık bir cehennem tablosu içinde bulur.
Yönetmen Alan Parker, başkahramanı Jimmy’ye de söylettiği gibi 'Avrupa’nın zencileri olan İrlandalıların da zencileri olan Dublinlilerin' yoksul bir mahallesinde kurulan hayali bir müzik grubunun öyküsünü anlatıyor. Amerikan zencilerinin müziği sayılan Soul’u buz gibi ülkelerine getiren gençlerin öyküsü, şimdiye kadar yapılmış müzik temalı filmlerin en samimi ve başarılı olanlarından biri desek çok da ileri gitmiş olmayız.
Kuzuların Sessizliği, 1992 yılında 7 dalda Oscar’a aday olmuş, yönetmeni ve başrol oyuncularına altın heykelciği getirirken en iyi film ve en iyi senaryo uyarlaması dalında da ödüle hak kazanmıştı.
Kumarhaneler devi Ben Siegel hayat hikayesinden esinlenilen filmin yönetmenliğini Barry Levinson’ın üstleniyor. Yapımın senaryosu Dean Jennings’in kitabından James Toback tarafından uyarlanmış. Kadroda ise Warren Beatty, Annette Bening, Harvey Keitel, Ben Kingsley, Elliott Gould gibi isimler var.
Terminatör 2: Mahşer Günü, 2009 senesinde geçmektedir.