Rusça
Bir Predator gemisi Dünya'ya zorunlu iniş yapmıştır. ABD Ordusu'ndan keskin nişancı Quinn McKenna ve ekibi, bir rehine alma görevindeyken Predator tarafından saldırıya uğrar. McKenna, Predator'ı etkisiz hale getirir ve dünya dışı yaşamın varlığını ispatlamak için zırhının bazı kısımlarını kargo ile eski karsının evine gönderir. 1987 yapımı Av (Predators) kült filmden sonra bu yeniden çevrimi yapılan bu versiyonunda Robert Rodriguez yapımcı ve senarist olarak projeye imza atıyor.
2012 filmi, dünyanın sonunu getiren küresel bir felaketin ardından, kurtulanların kahraman gibi mücadelelerini anlatan destansı bir macera filmdir. Film, bir solukta izlenebilecek, izlerken düşündürecek sarsıcı sahneler de barındırmaktadır.
1961 yılında Sovyet bir sağlık görevlisi, gelecekteki kozmonotların sağlığını denetleme pozisyonu konusunda çelişkiye düşecektir.
Anne, baba ve çocuklardan oluşan bir aile, şehir yaşamından uzaklaşıp doğa ile iç içe bir kır evine giderler. Burası büyükbabalarından kalma bir yerdir. Şehir kültürüyle yoğrulmuş bu aile için, insanlardan uzak doğa yaşamına ayak uydurmaları hiç de kolay değildir. Doğada hüküm süren kavramlar çok başkadır. Orada var olmaya devam edebilmek için büyük fedakarlıklar yapılmalıdır. Film özünde vicdan sorguları ve işlenen günahların sancıları ile savrulan bir ailenin hikayesini anlatıyor.
İnanmak isteyenler için Gizli Dosyalar yeniden açıldı. Dizinin sona ermesinden ve 6 yıllık bir aradan sonra X-Files yine ilgi çekici bir konuyla geri döndü. Komedi filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz Amanda Peet ve Billy Connely bu sefer bambaşka film tarzıyla karşımıza çıkıyor.
Altın Pusula filmi, Philip Pullman'ın Northern Lights isimli romanından perdeye uyarlanmıştır. Film, türlü türlü canlıların yaşadığı başka bir alemde geçmektedir.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte ABD Ordusu, EDI adını verdikleri yapay zeka sistemi ile uçurulan Talon Jet denilen bir savaş jeti geliştirmiştir. Ancak günün birinde EDI, kendi mantığı çerçevesinde hareket etmeye başlayarak insanlık için büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Film, 2004 Venedik Film Festivali ve katıldığı diğer bazı festivallerde en iyi film ödüllerinin sahibi olmuştur.
Ölüm Pateni filminde yakın gelecekte Amerikan futbolu ve buz hokeyi gibi sporların karışımında meydana glen Rollerball adındaki yeni bir spor türünün ortaya çıkması ve bu spora katılan oyuncuların yaşadığı olaylar anlatılmaktadır.
Kübalı yazar Reinaldo Arenas'ın kendi yaşamını anlattığı romanından uyarlanan Karanlıktan Önce filminde, ünlü yazarın çocukluğundan Amerika'ya kaçışına kadar tüm hayatı gösterilmiştir. Babasının evi terk etmesi üzerine, büyükanne ve büyükbabasının yanında, baskı altında bir çocukluk geçiren Arenas'ın, özellikle Küba Devrimi sırasında yaşadıkları, kuşkusuz, hayatının en çarpıcı dönemine tanıklık ediyor. Eşcinsel bir yazar olduğu için dışlanan ve uyduruk suçlarla hapse atılıp ağır işkenceler gören Arenas asla pes etmez. Başka mahkumların mektupları aracılığıyla yeni kitaplarının yurtdışına kaçırılıp yayınlanmasını sağlar.
Bir FedEx yöneticisi olan Chuck Noland (Tom Hanks), ıssız bir adaya zorunlu iniş yaptıktan sonra uzun süre yalnız başına bu adada mahsur kalmıştır. Bu durum kendisinde hem fiziksel ve hem de duygusal yönde bir dönüşüme neden olacaktır. Tom Hanks, oyunculuğuyla 2001 Altın Küre ödüllerinde Dram dalında En İyi Erkek Oyuncu ödülünün sahibi olmuştur.
Yeraltı filmi, bir yeraltı silah üreticisinin hikayesini anlatmaktadır. Balkanlarda yaşanan dramı çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren bu yapım, müzikleri ve çarpıcı finaliyle unutulmayanlar arasında yerini almıştır.
Her hareketin bulacağı bir karşılık illa ki vardır. Her ne kadar işin içinde sevgi, aşk gibi kavramlar yer alsa da içgüdüsel tepkilerimiz çok farklı bir şekilde ortaya çıkabilir. Polonyalı Karol, Paris’te yaşayan bir kuafördür. Evliliklerini cinsel açıdan doyurucu bulmayan karısının kendisini boşamasının ardından ayrıca kuaför salonunu ateşe vermesi, üstelik zavallı adamı kundakçı olarak gammazlaması bardağı taşırmıştır. Memleketi Polonya’ya dönemeyecek kadar parasız kalan ve duygusal olarak çöken Karol, hala sevdiği karısıyla durumu eşitlemek için fantastik bir plan yapacaktır.
Asık suratlı bir taksi şoförü ile bahtsız ama hevesli bir müzisyenin taksi ücreti konusunda anlaşaması üzerinden komedi dolu bir aşk/nefret ilişkisi gelişecektir.
1. Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda İtalya ve Rusya'da geçen film, evli bir Rus kadına aşık olan evli bir İtalyan adamın hikayesini anlatıyor.
Çıkış Yok filmi, Roger Donaldson tarafından yönetilen ve Kevin Costner, Gene Hackman, Will Patton ve Sean Young'ın başrolleri paylaştığı politik gerilim filmidir.
Naziler tüm yahudi köyleri yerle bir edip yerli halkı acımasızca katlederken 13 yaşındaki Florya, sahip olduğu tek şeyi olan annesini bırakıp Sovyet partizanların güçlerine katılır. Partizanlar Almanlar'a karşı savaşmaya gittiklerinde küçük Florya, Glascha isimli bir kızla arkadaş olur. Bu sevimli dostluk esnasında Florya kendi köyünün adım adım yok oluşuna şahit olacaktır. Savaş bir kez daha acımasızlığını kanıtlayıp insan hayatının ne derece ucuz olduğunu su yüzüne çıkarırken, suçsuz siviller bir kez daha hiç uğruna kaybeden tarafta olacaktır.
1905'te genç besteci Nikusha, türküleri bir araya toplamak için devrim sonrası Gürcistan'ın köylerine gider.
2 kişi: Amaçsızca yaşayan ve sarhoş olmak için para peşinde koşan eski bir sporcu olan Igor ve kütüphaneci Vera, 'psikolojik şartlanma' temelinde birbirlerine aşık olmayı planlayarak şanslarını denemeye çalışırlar.
Tanınmış bir Rus şair olan Andrei (Oleg Yankovskiy), 18. yüzyılda yaşamış ve Bolonya’da eğitim görmüş memleketlisi müzisyen Sosnovsky’nin yaşamını araştırmak için İtalya’ya gelmiştir. Güzel İtalyan tercümanı eşliğinde Toskana’dayken mutsuz evliliğinin, karısının ve çocuklarının Rusya’daki hatırası onu yakalamıştır. Seyahati giderek içsel bir serüvene dönüşürken mistik bir aydınlanma, şairin yolunu aydınlatacaktır.
Sophie (Meryl Streep), Nazi kamplarından sağ olarak çıkabilmiş ve Nathan’ın varlığı ile yaşamak için bir neden bulabilmiş bir kadındır. Filmde onun 1947’de geçen hikayesi, genç yazar Stingo'nun (Peter MacNicol) ağzından anlatılmaktadır. Stingo, bu ikili arasındaki inişli çıkışlı ve zorlu aşkın şahididir. Sophie, devamlı kabuslar ve huzursuzluk veren hayaller görürken, Nathan da soykırım takıntısı yüzünden şizofreniye varan şiddetli krizlerle uğraşmaktadır. Stingo, kadının koluna damgalanmış numarayı görünce yaşadıklarını öğrenmek ister. Sophie tecrübe ettiklerini anlattıkça, ilişki içindeki sorunların kaynağı da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayackatır. Sophie, kampta Naziler tarafından hayatı boyunca kendisinde derin yaralar bırakacak olan bir karar almaya zorlanmıştır.
Film, Fyodor Mikhailovich Dostoyevsky'nin yaşam öyküsünün sinema perdesine yansıtılmış en güzel halidir. Asla 26 güne ne sığar ki demeyin! Çünkü onlarca yıllık Dostoyevsky'nin tecrübesi, 26 gün olunca yığınla hikaye ortaya çıkarmıştır.