İspanyolca
Buenos Aries’te oturan, 20'li yaşlardaki Ariel Makaroff (Daniel Hendler), Mimarlık Üniversitesi’ni yarım bırakmıştır. Şimdi tüm zamanını kasabada annesine ait bir iç çamaşır dükkanı ile erkek kardeşinin yürüttüğü ithalat işlerinin yapıldığı yerde geçirmektedir. Asıl niyeti, Polonya pasaportunu alıp Avrupa’ya taşınmaktır. Ariel, babasının 1973 yılında henüz o bebekken neden onu bırakıp da Yom Kippur Savaşı’na katıldığını hiçbir zaman anlayamamıştır. Babası Buenos Aires’e döndüğünde Ariel, babasının neden ailesini terk ettiğinin gerekçelerini keşfetmeye başlayacak ve farkında olmadan kendi iç yolculuğuna çıkacaktır.
Farklı bir ırktan olmanın ne kadar önemsiz olduğunu, suçlu ve saldırganın, siyahla beyaz kadar yakın ama bir o kadar da uzak olduğunu savunan, doğruyla yanlışın ne olduğu noktasında soru soran bir film. Eleştirmenlerin büyük beğenisini alan filmde, insanlığın gölgesinde kalan gerçekler gün yüzüne çıkıyor.
Henüz 17 yaşında genç bir kadın olan Maria Alvarez (Catalina Sandino Moreno) yaşamını, tüm akrabalarıyla birlikte küçük Kolombiya kasabasında sürdürmekte ve ağır mesai saatlerine sahip bir çiçekçide çalışmaktadır. En büyük hayali olan bu kasabadan kaçıp gitme hayali, tehlikeli bir uyuşturucu çetesinden gelen teklifle gerçeğe dönmek üzeredir. Maria, midesinde taşıdığı uyuşturucu dolu paketlerle kuryelik yaparak Amerika'ya gidecek ve sonrasında burada istediği hayata kavuşacaktır. Ancak yola çıktığında karşılaştığı şeyin, kendisine vaat edilen yolculukla uzaktan yakından ilgisinin olmadığını anlayacaktır.
Ramon Sampedro (Javier Bardem), gençliğinde geçirdiği kazadan sonra hayatla tek ilişkisi deniz manzaralı bir penceredir. Hayatına iki kadın girer: Avukat Julia ve köylü kızı Rosa. Bu iki kadından biri, boynundan aşağısı felçli adama hayatın anlamını gösterecek ve onun "kurtuluşunu" sağlayacaktır.