İngilizce
Bir New York muhabiri, yaşayan efsane Mike Dundee (Paul Hogan) ile röportaj yapmak için Avustralya'ya gider. Sonunda onu bulduğunda, ona o kadar kapılır ki onu New York'a geri getirir. New York'ta Mike Dundee, şehrin harikaları ve oradaki ilginç insanlar karşısında hayrete düşecektir.
1986 yılında Altın Palmiye kazanan film, gerek müzikleri gerekse etkileyici sinematografisiyle ilgiyi hak eden bir yapımlar arasında yerini almıştır.
Müfreze filmi, Vietnam Savaşı'na gönüllü asker olarak katılan bir gencin hikayesini anlatıyor. Amerikan sinemasının en çok değindiği tarihsel olaylardan biri olan Vietnam Savaşı'nı işleyen bu film, bu konu üzerine yapılmış en gerçekçi yapıtlardan biri olma özelliğine sahiptir. Film, Vietnam Savaşı hakkında yapılmış en sert yapımlarda biri olarak kabul edilmektedir. Oliver Stone imzalı film, 8 dalda Oscar'a aday gösterilip 4 dalda bu ödülün sahibi olmuştur.
John Hughes, senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı bu filmin aynı zamanda yapımcılarından biridir.
Klasikler arasında yer alan Umberto Eco'nun 'Gülün Adı' adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan film, Fransız yönetmen Jean Jacques Annaud tarafından perdeye uyarlanmıştır.
Ailenin en mükemmeli ve kızkardeşlerinin kıskandığı Hannah (Mia Farrow); iyi bir eş, iyi bir kardeş, iyi bir anne ve başarılı bir aktristtir. Lee, kendisinden yaşça büyük bir adamla bir ilişki yaşamaktadır. Holly ise hiçbir işinde ve birliktelerinde başarılı olamayan en küçük kardeştir. Ancak Hannah'nın hayatı o kadar da mükemmel değildir. Çünkü kocası uzun zamandır kızkardeşi Lee'ye aşıktır. Bir yandan da Hannah'nın eski kocası Mickey, yaşamın anlamını aramaktadır.
Eddie Felson (Paul Newman), bilardo oyununda ustalaşmış önemli bir isimdir. Artık yaşlandığı için geride durmaktadır. Bir gün bir mahalle barında Vincent (Tom Cruise) adında bir gençle tanışır. Onun bilardoya olan merakı ve yeteneği, Eddie’yi çok etkilemiştir. Vincent, ona kendi gençliğini hatırlatmaktadır. İkili yanlarına Vincent’ın kız arkadaşını da alarak ülkedeki bilardo turnuvalarını dolaşmaya başlarlar. Hızla başarı basamaklarını tırmanan Vincent, aniden gelen başarının tehlikeli yanları ile nasıl mücadele etmesi gerektiğini öğrenmek zorunda kalacaktır.
Carrie Watts'ın (Geraldine Page) tek isteği, son nefesini vermeden önce son defa doğup büyüdüğü Bountiful kasabasına tekrar gitmektir. Ne var ki oğlu, onun sağlık durumundan endişe etmektedir. Biraz da baskıcı biri olduğu için annesinin yola çıkmasına izin vermemektedir. Bu durumu kabul etmeyen Carrie Watts ise, her şeye rağmen gizlice evden kaçıp ve Bountiful'a giden trene binmeyi başarır. Fakat yıllar önce iletişimini kopardığı dışarıdaki dünyada pek çok şey değişmiştir. Bountiful'a artık doğrudan tren ulaşımı bulunmamaktadır. Bu nedenle de yakın bir kasabaya gidip bir otobüse biner. Seyahati boyunca yol arkadaşı olduğu genç kızla yapmış olduğu sohbetler, onu gençliğine bir adım daha yaklaştırmıştır. Ancak otobüsten inip Bountiful'a ayak bastığında yıllardır anılarında ve zihninde yaşattığı hiçbir şeyin eskisi gibi kalmadığını fark edecektir.
New York’ta keyifli ve lüks bir yaşam süren bilgisayar programcısı Paul Hackett (Griffin Dunne), bir kafede tanıştığı Marcy’yle (Rosanna Arquette) akşam için randevulaştığında Manhattan’ın varoşlarında onu bekleyen gece macerasından henüz habersizdir. Güzel kadının Soho’daki dairesine geldiğinde önce rahatsızlık verici bir ressam olan, ev arkadaşı Kiki’yle tanışacak; bir süre sonra maruz kalacağı sarkazm işlerin hiç de yolunda gitmeyeceğini belli ettiğinde ise Doğu yakasındaki fiyakalı evine dönmek isteyecektir. Gecesi, zaman zaman çok komik ve gerilim dolu bir kabusa dönüşecektir ve Paul’e tanışacağı renkli tipler ve dahil olacağı absürd olaylar serisi, büyük şehrin hiç bilmediği bir yüzünü tanıştıracaktır.
Film, 1970'li yıllarda Arjantin'de diktatörlük rejiminin en ağır olduğu dönemlerde geçmektedir. Ülke, pek çok insanın idamıyla ve yapılan işkencelerle sarsılmaktadır. Alicia, bir işadamıyla ilişki yaşamakta olan sıradan bir kadındır. Sesiz sakin sürmekte olan hayatı, kardeşiyle ilgili bir gerçeği öğrenmesiyle altüst olacaktır. Öğrendiği gerçek, kızkardeşinin evlatlık olduğudur. Sorun onun evlat edinilmiş olması değildir. Alicia bu durumun arkasında karanlık bir sırrın olduğunu düşünmektedir. Rejim döneminde çocuklar da öldürülmektedir. Eğer öldürülmedilerse de ölmüş gibi gösterilerek kaçırılmaktaydılar. Alicia bunu göz önünde bulundurarak kaçırılan çocuklardan birinin kızkardeşi olduğuna inanmaktadır. Alicia, kızkardeşine ailesini mahvedecek bu bilgiyi söylemek ve saklamak arasında kalmıştır.
Rocky Dennis (Eric Stoltz), 'lionitis' adı verilen bir yüzündeki bozukluktan muzdarip artık yaşam beklentisini aşmış zeki, cana yakın ve esprili bir gençtir. Annesi Rusty (Cher), devlet okulu sistemine kabulü için mücadele ederken, çok başarılı bir öğrenci olduğunu kanıtlar. Rocky görünüşü yüzünden alaya alınsa da annesinin motorcu çete ailesinden sevgi ve saygı görmekte, hatta ilk aşkını yaşamaktadır.
Woody Allen’ın en sevdiği eseri olduğunu itiraf ettiği bu film, büyük ustanın hem komik ve fantastik hem de gerçekçi yapımlarını adeta tek potada eritiyor. Sinema eleştirmenleri de Allen’ın görüşünü paylaşmaktadırlar.
Isak Dinesen’in otobiyografik kitabı Out of Africa’dan sinemaya uyarlanan film, kaynak kitaba bağlı kalmayan özgür bir yapıttır. Ünlü yönetmen Sydney Pollack tarafından yönetilen film, Akademi Ödülleri’nde yedi dalda Oscar ödülü kazanmıştır.
1900’lerin başında, güneyli bir siyahi kız olan Celie (Whoopi Goldberg), babası tarafından hamile bırakılmıştır. Sonrasında ardından yıllar boyunca efendisi olarak göreceği bir adama evlenmek üzere adeta satılmıştır. Kocasından gördüğü şiddete rağmen tek tesellisi kız kardeşi Nettie’ye yazdığı mektuplardır. Oysa babası Nettie’nin cevaplarının ona ulaşmasına engel olmaktadır. Celie, günün birinde kuru gürültüye papuç bırakmayan ve güçlü bir kadın olan Sofia ile tanışacak ve ondan çok şey öğrenecektir.
Manuel Puig’in aynı isimli romanından uyarlanan film, Güney Amerika ülkelerinden birinde aynı hücreye kapatılan bir devrimciyle bir eşcinselin sıra dışı dostluk öyküsünü anlatan etkileyici bir drama filmidir.
Hapishanede çok zor şartlarda kalmış özellikle sadist bir gardiyandan çok eziyet görmüş iki mahkum, sonunda hapishaneden kaçmayı başarmıştır. İki kaçak, çeşitli olaylardan sıyrılıp bir trene kendini atmışlar ve dondurucu soğukta, umutsuz bir yarışa başlamışlardır.
Güçlü bir ganster ailesi olan Prizziler için suikastçilik yapan Charley'in (Jack Nicholson), ailenin torunlarının düğününde tanıştığı sarışın bir kadına aşık olmasıyla tüm olayların akşı değişecektir. Çünkü yıllardır birlikte olduğu Prizzi Ailesi'nin kızları Maerose'i bırakıp adının Irene olduğunu öğrendiği bu kadının peşinden gitmiştir. Bundan sonra işler bir hayli birbirine dolanacaktır. Çünkü Irene'nin de aslında kendisi gibi bir suikastçi olduğunu öğrenecektir. Kahramanımızın Prizzi Ailesi'ne ihanet ettiğini öğrendiğinde ise ikili için işler epey karışacaktır. Irene'yi öldürmek zorunda olan Charley, işiyle aşkı arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Nil'in İncisi (The Jewel of the Nile) filmi, "Amazon'da Fırtına" (Romancing the Stone, 1984) filmin ardından gelişen olayları anlatmaktadır.
Korkusuz bir Gizli Servis ajanı, ortağını öldüren kalpazanı devirmek için her şeyi göze almıştır. Film, ABD Gizli Servis ajanı Gerald Petievich'in 1984 yılındaki romanına dayanılarak sinemaya aktarılmıştır.
Zamanda yolculuk temalı filmlerin öncülerinden biri olan Geleceğe Dönüş filmi hem yönetmeni Robert Zemeckis’in hem de dönem sinemasının ayağa kalktığı anlardan biridir. Geleceğe Dönüş filmi, gösterime girdiğinde herkesi oldukça heyecanlandırmış ve kısa bir süre sonra kült mertebesine erişmiştir. O güne kadar hep TV dizilerinde oynayan başrol oyuncusu Michael J. Fox'a da büyük tanınırlık kazandırmıştır.
Televizyon muhabiri Rob (Dudley Moore), Micki (Ann Reinking) ile olan evliliğinde sıkışmış hissettiği için bir röportaj sırasında Maude'a (Amy Irving) aşık olur. Maude, Rob'a hamile olduğunu söyler ve Rob, Micki'den boşanmaya ve Maude ile yeni bir hayata başlamaya hazırlanır. Ama Rob'un bir sorunu var: Micki de hamiledir. Artık iki eşli bir adam olan Rob; kariyerini, iki ayrı karısını ve bir baba olarak yeni sorumluluklarını dengelerken iki kadını birbirinden saklamak zorunda kalacaktır.
E.M Forster’ın romanından bir uyarlana filmde Adela Quested (Judy Davis), genç ve dikbaşlı bir İngiliz kadın olarak, yanında nişanlısının annesi Bayan Moore (Peggy Ashcroft) ile Hindistan’a gelir. Burada tanışıp dost edindiği Dr. Aziz (Victor Banerjee) bir süre sonra Adela’yı mistik Marabar mağaralarına yapacağı ziyarette kendisine katılması için davet eder. Girdikleri bir mağaradan yara izleriyle çıkan Adela, Aziz’in kendisine saldırdığını iddia eder. İngiliz yetkililer Adela’nın mahkeme yoluna gitmesi için baskı yaparak, Aziz’i adeta yargılanmadan suçlu ilan ederler. Suç işlendiğine dair en ufak bir kanıt bile bulunmadığı halde Aziz, İngilizlerin ve kendi halkının gözünde saygınlığını yitirecektir.