İngilizce
Dünyaca ünlü müzik festivali olarak bilinen Woodstock'ın düzenlendiği 1969 yılı Ağustos ayındayız. Belgesel yapımda Woodstock'ta o yıl sahne alan Joan Baez, The Who, Joe Cocker, Arlo Guthrie, Jimi Hendrix, Jefferson Airplane ve Janis Joplin'in performanslarına da şahitlik ediyoruz.
Film, savaşın yarattığı delilik kaosu içerisinde en mantığa uygun çözümün gerçek delilikten geçtiğinin altını çizmektedir. Askeri mantıksızlık ve toplumdaki bürokrasi mantığı da eleştirilen bir diğer unsurdur. Yönetmenliğini Mike Nichols'ın yaptığı filmin senaryosunu, Joseph Heller'ın romanından sinemaya uyarlayan kişi ise Buck Henry'dir. Oyuncu kadrosunda Alan Arkin, Martin Balsam ve Richard Benjamin yer almıştır.
Maymunlar Cehennemine Dönüş filminde bir kez daha maymunlara hayat veren Maurice Evans ve Kim Hunter’ın oyunlarına hayran olmamak mümkün değil. Bu filmde oynamayı önce kabul etmeyip sonra bir kaç sahnede gözüken Charlton Heston'ın yerine göz doldurması için senaryoya dahil edilen Brent rolündeki James Franciscus'tan çok fazla şey beklememek gerekiyor. Nova rolündeki Linda Harrison’ı izlemek oldukça keyifliydi. Bu yapım, ilk film kadar etkileyici olmasa da Maymunlar Cehennemi serisinde önemli bir yere sahiptir.
John ve Mary bir gece kulübünde tanışır ve John`un evinde beraber olurlar. Ancak yaşadıkları ilişkinin devam edip edeceği konusunda ikisinin de kafası karşıktır. Film o dönemin ilişki kurma biçimini gözler önüne sermektedir.
Havalı genç Latince eğitmeni Arthur Chipping (Peter O'Toole), 1920'lerde İngiltere'deki küçük bir devlet okulundaki gençlerin suçlamalarından dolayı bir şekilde sevilmemektedir, ta ki büyüleyici müzikhol şarkıcısı ve komedyen Katherine Bridges (Petula Clark) tarafından hayatını tersine çevrilene kadar. Alt sınıf geçmişi, Chipping'in özlemle müdürlüğe yükselmesine engel olsa da, öğrenciler onun iyi kalpli sıcaklığına bağlı kalırlar ve bu durum zamanında hor görülen 'Chips'in sevilen bir okul figürüne dönüşmesine yardımcı olacaktır.
Rupert Berkin (Alan Bates) ve Gerald Crich (Oliver Reed) birbirlerine çok değer veren, iki yakın arkadaştır. Rupert, Ursula (Jennie Linden) isimli bir kadına aşık olur ve sonrasında onunla evlenir. Gerald ise Gudrun (Glenda Jackson) isimli bir kadına aşık olur. Dörtlü bir arkadaş grubu şeklinde birlikte takılmaya başlayan bu insanlar bir süre sonra ilişki kavramının farklı kıvrımlarını keşfetmeye başlarlar. Hayatlarına dair oldukça radikal kararlar alacaklardır.
Brooklyn genci Natalie Miller'ın neşeli ve mutlu yüzü için çok büyük bir burnu vardır, kendini böyle kabul etmiş ve güzel olmak için büyümeyi beklemiştir. Annesinin belirlediği inançlara tam anlamıyla bağlı olmamıştır.
Filmde, aslında ülke adı hiç geçmemesine karşın, Yunanistan'da 1963 yılında solcu milletvekili Gregoris Lambrakis'in öldürülmesi sonrasında gerçekleşen olaylar kurgulanarak yansıtılmıştır. Eleştirmenlere göre film, 1967 ile 1974 arasında Yunanistan'da hüküm süren askeri yönetimi eleştirmektedir.
Eksantrik bir İskoç öğretmenin hayat ve aşk hakkındaki aşırı romantik fikirleri, genç öğrencilerini fazlasıyla etkilemiştir. Ancak bu durum okulunun muhafazakar müdiresi ile kendisini çatışmaya sokacaktır.
68 kuşağının ruhunu en iyi yansıtan filmlerden biri olan Geceyarısı Kovboyu, kendi döneminin Oscar ödüllerinde de adından bolca söz ettirmişti.
Alman bombardıman uçakları tarafından kuşatılan İngilizler, kendilerine özgü agresif bir hava harekatı ile Almanlara karşılık verirler. Bu cesur vatanseverlerin mücadelesi sayesinde Naziler kendilerini kaçarken bulacaklardır.
İtalyan İşi film, hırsızların intikam amaçlı büyük bir soygun planlaması ve Mini Cooper'lar kullanarak kaçmaya çalışmalarını anlatmaktadır. Sinema tarihinde klasikler arasında yerini almıştır.
Yönetmenliğini Abraham Polonsky'nin üstlendiği film, Harry Lawton'ın kitabından yine yönetmen tarafından gerçek olaylara dayanan hikayeden uyarlanmıştır. Oyuncu kadrosu ise Robert Redford, Katharine Ross ve Robert Blake gibi isimleri barındırıyor.
Easy Rider filmi, 68 kuşağının yollara ve özgürlüğe duyduğu tutkuya dair yapılmış en güçlü filmdir. Tüm karakterlerin neredeyse doğaçlama ve içinden geldiği gibi davrandığı tartışmasız kült bir filmdir.
David Chappellet açgözlü ve kendi çıkarını düşünen bir kayakçıdır. Onun bu özelliği seçilmiş olduğu ABD Olimpiyat takımına zarar vermeye başlayacaktır.
Sydney Pollack'ın filmografisi içinde en önemli eserlerinden biri olan ve Horace McCoy'un aynı adlı sarsıcı romanından perdeye uyarlanmış Atları da Vururlar filmi, kapitalist sistemin acımasızlığını gözler önüne seren ve 9 dalda Oscar ödülüne aday gösterilmiş çarpıcı bir dram filmidir.
Leon Uris’in aynı isimli eserinden sinemaya uyarlanan 1969 yapımı film, soğuk savaş sırasında yaşanan casus hikayelerini anlatmaktadır. Film, birbirinden farklı birçok kişinin öykülerinin ortak noktalarının altını çizmektedir.
Ah! Ne Tatlı Savaş adlı müzikal türündeki film, tarihçi Alan Clark'ın yazdığı 'The Donkeys' adlı eserden sinemaya uyarlanmıştır.
Teksas ve Meksika arasındaki sınır çizgisinde geçen Vahşi Belde filmi, dönemin değişen ve modernleşen dünya yapısı içerisinde varlığını sürdürmeye çalışan yaşlı haydutlardan kurulu bir çetenin mücadelesini anlatmaktadır. Teknik açıdan dönemin sinema tekniğine yenilikler getiren ve sağlam senaryosuyla dikkat çeken film, usta yönetmen Sam Peckinpah'ın imzasını taşıyor.
Filmin hikayesi gerçek olaylara dayanmaktadır. 20yy.'da yaşanan son insan avlarından birini perdeye taşımıştır. 1909'da bir Amerikan yerlisi olan Willie Boy, nefsi müdafaa için kız arkadaşının babasını öldürür ve iki genç beraber kaçarlar. Peşlerinde ise ünlü Şerif Christopher Cooper (Robert Redford) vardır.
Akılda kalıcı eğlenceli sahneleri ile bir hayli keyifli bir yapım olan Parayı Al ve Kaç filminde, Virgil karakterini canlandıran Woody Allen adeta göz kamaştırıyor. Dünya sinema tarihinin en gözde kişiliklerinden biri olan Woody Allen, gerek oyuncu olarak gerekse de yönetmen olarak, her izleyişte büyük keyif veren filmlere imza atmıştır.