İngilizce
Beatrice Hunsdorfer (Joanne Woodward), hüzünlü varoluşunun can sıkıntısından kurtulmak için zamanının çoğunu evde kilitli, zincirleme sigara içerek geçirmektedir. Babası ölmüş, oğlu Kore'de öldürülmüş ve kocası da onu terk etmiştir.
Film, şizofrenik bir genç kadının öyküsünü anlatmaktadır. Catherine; sürekli hayaller gören, bu hayallerinde geçmişte “çocuk yapmak” için edindiği (ve sonra bir uçak kazasında ölmüş olan) Fransız aşığını, kocasını ve şimdiki sevgilisini birbirine karıştıran bir kadındır. Hayallerle gerçekler, genç kadının imgeleminde sürekli gidip gelmekte, birbirine karışmakta ve onları ayırmakta imkansızlaşmaktadır. Sonraında anısıyla kendisini tedirgin eden, beklenmedik zamanlarda çıkıp gelen eski aşığını da, kendisini sürekli sıkıştırıp duran şimdiki sevgilisini de öldürür. Ama bütün bu cinayetler bir düş dünyasında oluyordur. Catherine, çıldırmanın son aşamasında, sağlığını, kişiliğini bulmak umuduyla başka bir hayali, yani kendi kendisinin “ikinci benliğini” de öldürecektir. Ancak bu kez, bu hayalin, bu görüntünün arkasında gerçek bir kişi de vardır. Ve Catherine sonunda gerçekten bir cinayet işlemiştir.
Amerika'da Baltimore kentinde yaşayan büyük bir sanayici İtalya’da Napoli yakınlarındaki Ischia adasında tatil yaparken bir otomobil kazasında hayatını kaybeder. Oğlu Wendell Armbruster, Jr. (Jack Lemmon), babasınınn cenazesini almak için İtalya’ya gelerek babasının kaldığı otele yerleşir. Aynı otele bir de Pamela Pigott (Juliet Mills) adında bir İngiliz kadın gelmiştir. Wendell, hayret içerisinde babasının tatillerini sevgilisi ile birlikte geçirdiğini ve kaza anında yalnız olmadığını öğrenecektir. Wendell ve Pamela yakınlaşırken otel müdürü Carlo Carlucci (Clive Revill) ve otel çalışanı Bruno da son derece orijinal kişilikleriyle maceraya katkı sağlarlar.
Akıl hastanesindeki erkek bir hemşire, bir dizi cinayetten servet kazanmış mahkûmlardan biri tarafından çok büyük bir para karşılığında serbest bırakılmaya ikna edilir.
Kızıl İlahi filminin hikayesi; 19. yüzyılda Macaristan'da ortaya çıkan devrim hareketlerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Film, 1890 yılında yaşanan bir olayı odağına almıştır. Macaristan düzlüklerinde yaşayan bir grup köylünün etrafından geçen hikayede, yerel halk yaşadığı şartlar karşısında bir araya gelip başkaldırmışlardır.
Mario Puzo’nun çok satan kitabından Puzo ve yönetmen Francis Ford Coppola tarafından sinemaya uyarlanan film o yıl En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında Oscar kazanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucu Türkiye'de en fazla izlenen ve satılan film olma özelliği de taşır.
Almanya’nın sadece politik değil, günlük toplumsal yaşamında da kendini gösteren aşırı radikalleşme eğilimlerini başarılı bir şekilde anlatan Kabare (Cabaret), Bob Fosse’un önemli filmlerinden biridir. Fosse, bu filmle En İyi Yönetmen Oscar Ödülü'nün de sahibi olmuştur.
Poseidon Macerası filmi, yönetmenliğini Ronald Neame'nin ve yapımcılığını Irwin Allen'in yaptığı, Paul Gallico'nun aynı adlı romanından perdeye uyarlanan felaket filmidir.
Joseph L. Mankiewicz yönetmenliğindeki filmde, Laurence Olivier ve Michael Caine üstün oyunculuk sergilemiştir. Film elde ettiği başarıyla Oscar ödülüne aday gösterilmiştir. Film, 2007 yılında yeniden çekilmiş, bu kez Andrew Wyke karakterini Michael Caine canlandırmıştır.
Pembe Flamingolar filmi, ilk gösterildiğinde büyük bir tartışmaya neden olmuştur. Ve film şu ana kadar yapılmış en kötü şöhretli kült filmlerden biri haline gelmiştir.
Jeremiah Johnson filmi, bilhassa Sydney Pollack ve Robert Redford ikilisinden doğan büyüleyici sonucu görmek için kaçırılmaz bir olanak sunuyor.
Fransız Yeni Dalga Sinemasının üstadları; Jean Luc Godard ve Jean Pierre Gorin yönetimindeki 1972 yapımı Herşey Yolunda (Tout va bien) filmi, Amerikalı bir kadın gazeteci ile Fransız reklamcı/yönetmen eşinin gözünden grevdeki bir fabrikada yaşananları konu edinen devrimci bir başyapıt olarak değerlendirilirken 1973’te Berlin Interfilm Ödülü’nü kazanmıştır.
Woody Allen tarafından aynı isimli tiyatro oyunundan sinemaya uyarlanan film, her saniyesinde ayrı bir keyfi veren, dolu dolu bir komedi filmidir.
Sevilen yönetmen ve senarist Woody Allen'ın yönetmenliğini yaptığı film, Dr. David Reuben'in cinsellik eğitimini ele alan aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanmıştır. Filmin başrolündeki Woody Allen'a Gene Wilder, Louise Lasser ve John Carradine gibi isimler eşlik etmiştir.
Gerilim filmlerinin en büyük ustası olarak görülen Alfred Hitchcock'un 1972 tarihli Cinnet filmi, kurbanlarına tecavüz ettikten sonra onları öldüren sapık bir katilin terör estirdiği Londra'da geçmektedir.
Yönetmenliğini John Huston’ın yaptığı filmin senaryosu orijinal romanın da sahibi olan Leonard Gardner tarafından kaleme alınmıştır. Filmin başrollerini Stacy Keach ve Jeff Bridges üstlenirken, onlara Susan Tyrrell, Candy Clark ve Nicholas Colasanto gibi isimler eşlik ediyor. Film, ayrıca En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilmiştir.
Bertolucci'nin en önemli eserlerinden biri olarak gösterilen Paris'te Son Tango, ayrıca kendi döneminin en erotik eserlerinden biridir. Jeanne, evliliğin hemen öncesinde olan sıradan bir kadındır. Evliliğe hazırlık aşamasında ileride oturabileceği bir de ev aramaktadır.
Yönetmenliğini Michael Ritchie'nin senaristliğini ise Jeremy Larner'ın üstlendiği filmin başrol oyuncu Robert Redford'dur. Ayrıca film, En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar ödülüne layık görülmüştür.
Ejderin Dönüşü (The Way of the Dragon) filmi, Bruce Lee'nin yönetmen koltuğunda oturduğu tek filmdir.
Serpico gibi filmlerle ünlü yönetmen Sidney Lumet, hiç de mutlu sayılmayacak bu filmi John Hopkins'in This Story Of Yours isimli oyunundan uyarlamıştır. Gişede başarılı olmasa da başrol oyuncusu Sean Connery'nin çok sevdiğini birden fazla defa söylediği bu yapım, sinema severler için ilginç bir eser olma özelliği taşımaktadır.
Maymunlar Cehenneminde İsyan, J. Lee Thompson'ın 1972'de yönettiği, "Maymunlar Cehennemi" serisinin 4. halkasıdır. Film, çekildiği yıllardaki Amerikan politik sorunlarını da senaryosunda gizleden gizliye vermeyi ihmal etmemiştir.