İngilizce
Aksiyon filmleri denince akla gelen ilk oyunculardan bir olan Vin Diesel'in başrolünde oynadığı filmin yönetmen koltuğunda yine David Twohy oturmuştur. Riddick'in başına büyük bir ödül konmuştur. Riddick ise bu son 5 yılını bu ödül avcılarından kaçarak geçirmiştir. Bu sırada zorba Lord Marshal, barışcıl Helion gezegenine saldırmıştır.
Yönetmen Jonathan Frakes, 2004 yapımı Thunderbirds filminde bir kukla animasyonunu sinema perdesine aktarmıştır. Bill Paxton, Sophia Myles, Ben Kingsley, Brady Corbet ve Ron Cook gibi deneyimli oyuncuların performans gösterdiği Thunderbirds'ın yönetmeni, Star Trek filminin tecrübeli yönetmeni olarak ün kazanmıştır.
Riddick kelle avcıları tarafından yakalanır ve götürüldüğü uzay gemisinde, geceleğin durduralamayan tehlikeli yaratıklarıyla savaşmaya zorlanır. Animatrix filmleri, Matrix film serisi için ne anlama geliyorsa, Riddick: Korkunç Öfke filmi de Riddick mitosu için benzer bir işlev görüyor. İşin daha güzel şeyi ise, Diesel ve diğer karakterlerin sesleriyle katkıda bulunduğu bu 30 dakikalık animasyonun yönetmeni, Animatrix’i ortaya çıkara isimlerden Peter Chung'un yapmış olmasıdır.
Bir televizyon ağının hırslı yöneticisi Joanna Eberhart (Nicole Kidman), ardı ardına gelen şok edici olaylardan dolayı sinirsel bir çöküş yaşamaktadır. Kocası Walter Kresby (Matthew Broderick) bu duruma el koyarak karısını son derece şık bir yer olan Stepford'a taşınmaya ikna eder. Burada tüm kadınlar ve erkekler tuhaf denecek kadar çok mutludur. Bu durumdan şüphelenen Joanna, kocasına bunu anlatmaya çalışır. Film, 1975 aynı adlı yapımın Frank Oz yönetmenliğinde yeniden çevrimidir.
Antarktika’da tanımlanamayan bir ısı kaynağını keşfetmek için yola çıkan bilim insanları, o bölgenin uzaylı türlerine ait bir savaş alanı olduğunun farkına varırlar. Film, uzaylıları korku salan varlıklar olarak göstermektedir. 2 ayrı ırk söz konusudur ve insanlık ciddi anlamda tehdit altındadır.
Londra, 1938 senesi... Julia Lambert (Annette Bening) oyunculuk kariyerinin en üst kısmında ve mutlu bir evliliği olan güzel bir yıldızdır. Ancak herşey uzaktan göründüğü gibi mükemmel değildir. Yavaş yavaş orta yaş bunalımlarına giren, evliliğindeki heyecanını tüketen Julia'nın tutkuları, genç bir Amerikalı olan Tom'la tanışınca gerçeğe dönüşmeye başlayacaktır. Julia'nın en büyük hayranı olduğunu iddia eden Tom, o'na sunduğu hayatla güzel oyuncunun yaşamına biraz heyecan ve tutku katmıştır. Her şeyi bir kenara atıp Tom'la yasak bir ilişki yaşamaya başlayan Julia ise genç hayranının gerçek tutkusunun Avice Crichton (Lucy Punch) adındaki başka bir genç oyuncu ve kendisinin de bir basamak olduğunu öğrenecektir. Zaman Julia için tersine dönmüştür ve onun intikam sesleri yükselmektedir. Tüm dünyaya kendisinin bile çok farkına varamadığı oyunculuk yeteneğini bir kez daha kanıtlayacaktır.
Uyuşturucu bağımlısı rock yıldızı Lee, aşırı dozdan ölünce, eşi Emily (Maggie Cheung), uyuşturucu bulundurmaktan suçlu bulunup hapse atılmıştır. Bir anda herkesin ona düşman kesilmesiyle arkadaşlarını, parasını ve oğlunun velayetini kaybetmiştir. 6 ay sonra serbest bırakılan Emily, Lee’nin Kanada’daki yaşlı anne-babasının yanında kalan oğlunu yanına alabilmek için toparlanıp 'temiz', yeni bir hayata başlamaya karar vererek Paris’e taşınacaktır. Uyuşturucuya, eski sevgililerine ve yoksulluğa direnip ucuz lokantalarda çalışarak, ucuz kıyafetler satarak, bir yandan da müzikte kariyer yapmayı düşleyerek hayatını düzene sokmaya çalışacaktır.
Ray (Jamie Foxx), kendi halinde yaşayan ve hayalleri olan küçük bir çocuktur. Yaşadığı oldukça trajik bir olay neticesi sonrasında yaşamına kör olarak devam etmek zorunda kalmıştır. Yaşadığı bu acıya rağmen hayata dair umudunu kaybetmememiş ve yepyeni, taze hayallerle hayat yolculuğuna devam etmeye karar vermiştir. Ray, karşısına çıkan engellerle savaşacak ve dünyanın en önemli müzisyenlerinden biri haline gelecektir. Küçük Ray, ileride hem adıyla hem de soyadıyla tanınan Ray Charles olacaktır.
Sil Baştan filmi, Jim Carrey'nin komedi dışında da iyi işler çıkardığını gösteren, konusu da olan ilginç bir filmdir. Film, ayrıldığı sevgilisinden kalan hatıralarını sildiren bir adamın hikayesini anlatmaktadır.
'Kelebek Etkisi' 2 genç yönetmen Eric Bress ve J. Mackye Gruber'ın ortaklaşa ortaya çıkardığı bir yapım. Bilim kurgu ve gerilim öğelerini birbirine harmanlayan yapıt gösterime girdiği dönem büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Sonraki yıllarda devam filmleri de çekilen film, Ashton Kutcher'ın beğenilen oyunculuğuyla sonraki yapımlardan farklı olarak ayrı tat bırakıyor.
Babasının ölümünden sonra Hannah (Maria Schrader), dul annesi Ruth'u (Jutta Lampe) Ortodoks Yahudi yas ritüellerine katılırken gözlemler. Ruth, Hannah'nın bunu neden yaptığına ilişkin sorularını yanıtlamaz. Bu yüzden Hannah, ailesinin 2. Dünya Savaşı sırasındaki geçmişini öğrenmek için Almanya'ya gider. Yaşlı Lena (Doris Schade) ile tanışır ve Hannah'ya Ruth'un Yahudi kocaları hapisten kurtarmayı ve sınır dışı edilmelerini önlemeyi amaçlayan Rosenstrasse'deki 1943 protestosundaki görevini anlatır.
Kanser nedeniyle yatağından kalkamaz hale gelen ve yavaş yavaş ölmekte olan Rémy (Rémy Girard), son anlarında yanında olmak isteyen ailesi ve yakınlarıyla yüzleşecektir. Gelenler arasında yıllardır samimi bir ilişki kuramadığı oğlu Sébastien da (Stéphane Rousseau) bulunmaktadır. Yıllar sonra hastayı ziyarete gelen akrabalar, dostlar, metresler ilişkilerin öteki yüzünü, ekonomik ve cinsel yönlerini ortaya koyacaktır.
Film, seyircileri Columbine Lisesi’ndeki bir grup gencin okul cinayetleri konu başlığı altında yaşanan bir günlerine götürüyor. Gus Van Sant, oldukça küçük çaplı bir bütçe ve amatör bir ekip ile perdeye aktardığı filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazanmayı başarmıştır.
Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü, Tek Yüzük'ün yok edilmesi için verilen mücadeleyi konu ediyor. Orta Dünya'nın kaderi belli olmak üzeredir. Ancak Tek Yüzük'ü sahiplenmek, kimi zaman taşıyanına daha cazip gelebilir.
Gelecekte dünya aşırı insan nüfusu sorunuyla boğuşmaktadır. Toplum içeridekiler ve dışarıdakiler olarak ikiye bölünmüş durumdadır. Filme adını veren Kod 46, genetik anlamda ensest olan üremeyi yasaklamıştır. Genetik olarak %50 oranında birbirlerine benzeyen iki kişi birbirine aşık olur.
Clone’ların Saldırısı ile Sith’in İntikamı arasında neler oldu? ABD’de, Cartoon Network’te 3’er dakikalık bölümler halinde yayınlanan Star Wars: Clone Wars, işte bu kayıp zamanın izini sürüyor. Doğrudan TV için yapılan ve bir DVD’de toplanan Clone Wars Volume 1, yukarıdakileri ve daha fazlasını içeren, ilk iki sezonu oluşturan 20 kısa bölümden meydana gelmektedir. Yönetmen Genndy Tartakovsky’nin dehası, bize hiç görülmemiş derecede stilize bir Yıldız Savaşları atmosferi armağan eden sanat yönetmeni ve aynı zamanda senarist Paul Rudish’in yeneteği ile birleşince keyifli ve alternatif bir seyirlik oluşturmuştur.
Conran'ın ilk yönetmenlik denemesi olan filmi başrollerinde Gwyneth Paltrow, Jude Law, Michael Gambon, Giovanni Ribisi ve Angelina Jolie rol almışlardır.
14. yüzyılda feodal bir savaşın içinde kalan profesörlerini kurtarmak için büyük bir tehlike içine giren öğrenciler, yalnızca geçmişi kazı yaparak bulmaya çalışmadıklarını, aynı zamanda geçmişin içinde yaşadıklarının da farkına varacaklardır. Oldukça kısa zamanları olan öğrenciler, profesörlerini kurtarmak için ellerinden geleni yapmaya çalışacaklardır. Fakat yaşadıkları 21. yüzyıla tekrar geri dönebilecekler midir?
Yakın bir gelecekte Michael Jennings adında bir mühendis tersine mühendislik işinde çalışmaktadır. Rakiplerinin teknolojilerini analiz edip daha da geliştirerek yeniden üretmektedir. Jennings, müvekkillerinin fikri mülkiyetini ve kendisini korumak adına arkadaşı Shorty'nin yardımını alarak ilgili ürüne dair mühendislik bilgilerinden kurtulmak için hafıza silme işleminden geçmektedir.
Jimmy, Sean ve Dave isimli üç küçük çocuk caddede hokey oynadıkları sırada polis görünümündeki kişiler tarafından oyunu bırakmaları için uyarılırlar. Bu sert görünümlü adamlar Dave'i arabalarına alıp küçük çocuğa günlerce cinsel tacizde bulunurlar. Bu olayın üzerinden 25 yıl geçmiştir. Küçük çocuklar artık büyümüş, bu süreçte de görüşmemiştirler. Jimmy'nin esrarengiz bir şekilde hayatını kaybeden kızı, eski dostları tekrardan bir araya getirir. Artık bir polis olan Sean cinayetin ardında yatan gizemleri çözerek çocukluk arkadaşına yardım etmeye karar verir. Ancak bu cinayetteki esrar perdesi, arkadaşlıklarının ilk yıllarına kadar uzanan bir dizi gizemi doğuracaktır.
Paul Rivers, eşini seven ve hayatta kalmak için kalp nakline bel bağlamış, ağır hasta olan matematik profesörüdür. Christina Peck, bir zamanlar uyuşturucuyu da çare arayışlarına dâhil ettiği mutsuzluğunu ardında bırakmış, iki kız çocuk annesi bir ev kadınıdır. Jack Jordan ise türlü kirli işlere bulaşmış, sonrasında eşi ve çocuklarına sahip çıkarak mutluluğu dini inanışta bulmuş, eski bir sabıkalı biridir. 21 Gram filmi, kahramanlarını ardı arkasına eklemlenen rastlantılarla ve sevgi, sadakat, cesaret, tutku ve suçluluk gibi duygularla yüzleştirirken, “şans” denen şeyin hayatları, telafisi mümkün olmayan biçimde nasıl değiştirebildiğini göstermeyi başarmaktadır.
Harry Sanborn (Jack Nicholson), genç kadınlar için yanıp tutuşan bir müzik piyasası kurdudur. Birlikte olduğu genç ve güzel sevgilisiyle, kızın annesinin yazlık evinde romantik bir haftasonu geçirmeye karar verirler. Ama hiç beklenmedik bir şekilde başlarına gelen şeyler, tüm haftasonu boyunca yakalarını bırakmaz. Erica (Diane Keaton), kızının kendisinden bu kadar yaşlı biriyle birlikte olmasına karşı çıksa da duruma katlamaktan başka çaresi yoktur. Ama tüm bu itirazlarının bir kanıtı gibi Harry de, bir akşam kalbinden rahatsızlanınca bütün bir haftayı, hiç anlaşamadığı Erica ile birlikte geçirmek zorunda kalacaktır. Sürekli didişen ve çok farklı yaşam tarzları olan iki insan olmalarına rağmen birlikte geçirmek zorunda kaldıkları bu süre, hiç beklemedikleri şekilde yakınlaşmalarına neden olacaktır.
Kaptan Jack Aubrey (Russell Crowe), Napolyon döneminin tüm karmaşası içerisinde ekibiyle birlikte açık denizlerde Fransız ve İspanyol gemileriyle savaşmaktadır. Bir süre sonra geminin doktoru olan Stephen Maturin (Paul Bettany) ile beraber verdikleri bir kararın sonucnda dünyanın balta girmemiş uzak taraflarını keşfetmek üzere bir serüvene çıkarlar. Artık insanın keşfetme içgüdüsü, bu geminin en egemen duygusu olacaktır.