Paul Thomas Anderson eğlence sektörünün içinde dünyaya gözlerini açmıştır. Babası, televizyona bir şov hazırlayan bir eğlence sektörü çalışanıydı. Anderson da babasının sektörle olan yakın ilişkileri neticesinde şov dünyasının içinde büyüdü. 26 yaşında ilk filmi Sydney’i çektiğinde, filmi her ne kadar övgüyle karşılanmış olsa da asıl patlamayı bir sene sonra çektiği "Boogie Nights" ile yaptı. Porno sektörünün kamera arkasını mercek altına yatıran "Boogie Nights", henüz 27 yaşındaki yönetmenin En İyi Senaryo Oscar'ına aday olmasını sağladı. Anderson, genç yaşında kendisini spot ışıklarının altında bulmuş, Amerika’nın en umut veren genç yönetmenlerinden biri olarak anılır olmuştu. Yalnızca bir yıl sonra çektiği "Magnolia", yönetmene ikinci Oscar adaylığını getirmiş ve Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ödülü ile dönmesini sağlamış ve genç yaşta ustalığını ilan etmesini sağlamıştır. Bu filmde kesişen hayatlar öyküsü anlatan Anderson; özellikle karakter yaratma, diyalog yazma ve mizansen kurma yeteneğiyle öne çıkmıştır. 3 yıllık bir aradan sonraki dönüşü, 2002 yılından önceki filmlerine nazaran biraz daha farklı sularda yüzen ve bir anti-romantik komedi olarak etiketlenen "Punch-Drunk Love" (Aşk Sarhoşu) (2002) ile oldu. Daha çok sulu komediler ile ün yapan Adam Sandler’a kariyerinin en ilginç rollerinden birini teslim eden Anderson, Punch-Drunk Love ile katıldığı Cannes Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülüyle döndü. Yönetmenin bu filmden beş sene sonra çektiği "There Will Be Blood" (Kan Dökülecek) (2007) filmi, Amerikan edebiyatının 20. Yüzyılda çıkardığı en önemli yazarlardan Upton Sinclair’in "Oil" isimli kitabından sinemaya uyarlanan bir kapitalizm eleştirisi niteliğindeydi. Anderson, Amerika’nın yakın tarihi ile ilgili dertlerini ilk kez bu denli net çizgilerle perdeye taşıdı. "There Will Be Blood" kısa sürede yüzyılın en önemli filmlerinden biri olarak kabul gördü ve eleştirmenlerce büyük övgü aldı. 8 dalda aday olduğu Oscar ödüllerinden ise iki heykelcikle döndü. Amerikan sinemasının halihazırdaki en heyecan verici yönetmenleri arasına ismini yazdıran Anderson, beş senelik bir aradan sonra "The Master" (2012) ile geri döndüğünde de büyük bir övgüyle karşılantı. "The Master", bilhassa başrol oyuncuları Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman, Amy Adams'ın üstün performanslarıyla ve derinlikli yapısıyla kendisinden uzun süre bahsettirdi. Yönetmenin 2014 yılının sonlarında görücüye çıkan son filmi "Inherent Vice" ise imza attığı bir diğer roman uyarlaması film oldu.