İngilizce
Film, Soğuk Savaş döneminin yansımalarını taşıyan bir çizgi romandan perdeye aktarılmıştır. Yıl 1985. ABD ve Sovyetler Birliği, nükleer savaşa girmek üzeredir.
Bir bilim adamı oluşturduğu ekibi ile birlikte, mevsimleri kontrol altına alabilmek ile ilgili çalışmalar yaparlar. Ancak işler ters gider ve yarattıkları fırtına korkunç sonuçlara neden olmaya başlamıştır.
Ilion Animation Stüdyolarının rakibi Pixar'ın yapımlarına alternatif olabilecek sıkı bir animasyonla çıkıyor karşımıza. Milyonlarca mil uzaklıktan gelen astronot Kaptan Charles "Chuck" T. Baker, uzay gemisini 1950'li yılların Amerikasına benzeyen bir yerde, bahçesinde barbekü yapan bir ailenin olduğu yere indirir. ABD bayrağını bahçeye dikmeye çalışırken oradakiler bu garip adamı izlemektedir.
Soysuzlar Çetesi'nde, Alman kuşatması altındaki Fransa her zamankinden zor günler geçirmektedir. Savaştan hasar gören sivillerden sadece biri olan Shosanna, ailesinin canice öldürülmesine tanık olmuştur. Bir şekilde bu can pazarından kurtulmayı başaran kadın Paris'e gidip burada yeni bir kimlikle, sıfırdan hayata başlar. Öte yandan Avrupa'nın farklı bir ülkesinde kendi askerlerini Nazilere karşı örgütleyen yahudi Teğmen Raine amacına ulaşmak için çeşitli planlar kurmaktadır. Shosanna, Teğmen Raine ve Alman aktrisin yolları, Shosanna'nın işlettiği bir sinema salonunda kesişecektir.
Otis "Bad" Blake birden fazla evlilik yapmış, alkol bağımlılığı olan, kötü şöhretli eski bir country müzik yıldızıdır. Ailesi olmayan adam şimdilerde küçük kasaba barlarında tek gecelik sahneler almaktadır. 28 yaşındaki oğlunu en son o 4 yaşındayken görmüştür. Hayatı yıllardır yollarda geçen ve yaşamı günden güne kötüye giden Bad, gazetecilik yapan Jean'ı tanıdıktan sonra değişmeye başlar. Jean müzisyenin içindeki gerçek insanı görmeye başlamıştır.
Senaryosunu Trier’le beraber Anders Thomas Jensen’ın yazdığı film, çocuklarını kaybettikten sonra bir orman evinde bu olayı unutmaya çalışan bir çiftin yaşadıkları travmayı, epik bir görsel şölen eşliğinde sinemaseverlere aktarmayı başarıyor. Willem Dafoe'nun filmdeki performansıyla destan yazdığını söylemek abartılı olmayacaktır. Bilhassa Charlotte Gainsbourg'un hastalıklı kadın karakter rolündeki başarısı kusursuz ve filmin etkisini de en üst düzeye çıkarmayı başarmıştır.
"Tek Başına Bir Adam" adlı bu filmin yönetmeninin, dünyaca ünlü moda tasarımcısı Tom Ford olması da enteresan bir ayrıntı olarak dikkatlerden kaçmamıştır. Moda dünyasında eşcinsellerin belirli bir ağırlığı olduğu herkesin bildiği bir gerçektir ve Ford da podyumlardaki gücünü perdeye yansıtmayı istemiştir. Christopher Isherwood’un aynı isimli bir romanından sinemaya uyarlanan film, orta yaşlı eşcinsel bir İngilizce öğretmeninin uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisinin ölümünün ardından yaşadığı bir günü anlatmıştır.
Tüm dünyada sevilen bir oyuncu olan Meryl Streep'in başrolde yer aldığı Julie & Julia filmi, iki gerçek hikayeye dayanmaktadır. Filmde, zaman ve mekan olarak ayrı olsa bile hayatları iç içe geçen iki kadın, tutku ve cesaretle hiçbir şeyin imkansız olmadığını göstermişlerdir.
Fakir ve aşırı derecede iri bir genç olan Michael Oher (Quinton Aaron) bir kolej futbol takımına girince, kendi ve çevresindekilerin hayatı tümden değişmiştir.
Teröristler dünyayı nükleer bir silahla tehdit etmeye başlayınca, insanoğlunu korumak olan askeri güçlerin tek çaresi beklemede olan Evrenin Askerleri'ni yeniden uyandırmaktır. Yönetmenliğini John Hyams'ın üstlendiği filmin başrollerini Dolph Lundgren, Jean-Claude Van Damme ve Andrei Arlovski paylaşmıştır.