Movies
Rabiye Kurnaz (Meltem Kaptan), Bremen'deki teraslı evinde mütevazı bir ev hanımı olarak hayat sürmektedir. Oğlu Murat'ın (Abdullah Emre Öztürk) Guantanamo'ya gitmesiyle hayatı aniden işler değişir. Murat'ın Guantanamo hapishanesinden serbest bırakılması için verdiği mücadeleyi Rabiye Kurnaz; evinden, uluslararası siyasete ve Washington'daki Yargıtay'a kadar götürecektir.
Film, uzun süredir birlikte olduğu partneri ve en yakın arkadaşı olan eski sevgilisi arasında kalan bir kadın hakkında bir aşk üçgeni hikayesidir. Filmde Juliette Binoche, Vincent Lindon, Grégoire Colin ve Hana Magimel rol almıştır.
Film, televizyoncu Tammy Faye Bakker'ın (Jessica Chastain) olağanüstü yükselişine, düşüşüne ve kurtuluşuna samimi bir bakış atıyor. 1970'lerde ve 80'lerde, Tammy Faye ve kocası Jim Bakker, mütevazi başlangıçlardan dünyanın en büyük dini yayın ağını ve tema parkını oluşturarak zirveye çıkmışlardır. Sevgi, kabul ve refah mesajları ile saygı duyulan kişilikler olmuşlardır. Tammy Faye silinmez kirpikleri, kendine has şarkı söylemesi ve her kesimden insanı kucaklama hevesi ile harikalar yaratıyordu. Ancak mali usulsüzlükleri, entrikacı rakipleri ve skandalları, özenle inşa ettikleri imparatorluklarını devirmesi çok uzun sürmeyecekti.
On the Job (2013) filminin devamı olan yapım, Filipinler'de yeni bir güçlü adam olan Duterte iktidarında yolsuzluk ve medya sansürü konusuna odaklanıyor.
Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar filminde tenis kortlarının yıldızı haline gelen Venus ve Serena Williams'ın babaları Richard Williams'ın, profesyonel hayatı ve kızları ile olan ilişkisi anlatılmaktadır. Richard Williams (Will Smith), kızları Venus (Saniyya Sidney) ve Serena'nın (Demi Singleton) adını tarihe yazdırmak için elinden geleni yapan bir babadır. Richard'ın 78 sayfalık yoğun planı çerçevesinde Serena ve Venus, Kaliforniya'nın ihmal edilmiş, bakımsız tenis kortu Compton'da her türlü zorluğa karşı, yağmur çamur demeden antrenman yaparlar. Kızları için elinden geleni ardına koymayan babalarının sarsılmaz kararlılığı ve annelerinin dengeli bakış açısı sayesinde Serena ile Venus, tüm ön yargılara karşı meydan okumaktadır.
Her ikisi de farklı karaktere sahip olan Phil (Benedict Cumberbatch) ve George (Jesse Plemons) adındaki iki kardeş, Montana vadisindeki en büyük çiftliğin sahibidir. Zeki ve başarılı bir adam olan Phil, zayıflık konusunda çok hassastır. Kendisini işine adayan, sessiz bir adam olan George ise sevgi dolu bir gönüle sahiptir. İki kardeş yıllarca aynı çatı altında bir hayat sürdürmektedir. Ancak onların hayatı, George’un genç dul bir kadınla olan beklenmedik evliliği ile alt üst olacaktır. Phil ise çiftliklerine yerleşen bu kadının varlığından oldukça rahatsız olmuştur. Bu duruma bir son vermek isteyen Phil, kardeşinin eşini ortadan kaldırmak için amansız bir plan yapacaktır.
İki kadın, Janis (Penélope Cruz) ve Ana (Milena Smit), doğum yapacakları bir hastane odasında karşılaşırlar. İkisi de evli değildir ve tesadüfen hamile kalmıştır. Janis, orta yaşlı olduğundan bu durumdan pişman değildir ve çok mutludur. Bir ergen olan Ana ise korkmuş, pişman olmuş ve travma geçirmektedir. Janis, hastane koridorlarında uyurgezerler gibi hareket ederken onu cesaretlendirmeye çalışır. Bu saatlerde paylaştıkları birkaç kelime; ikisi arasında tesadüfen gelişen, karmaşıklaşan ve hayatlarını belirleyici bir şekilde değiştiren çok yakın bir bağ oluşturacaktır.
Nitram filmi, Avustralya tarihinin en kanlı olaylarından Port Arthur Katliamı’nın öncesini, “böyle bir şeyi kim yapar?” sorusundan yola çıkarak silahsızlanma mesajını iletmek için katliamı yapan kişinin bakış açısından süreci aktarıyor. Jones’un canlandırdığı “Nitram”, annesi ve babası dışında toplumdan kopuk, uyumsuz, yalnız ve küskün bir yaşam sürdürürken içine kapalı, çok zengin bir kadınla arkadaş olur. Ancak bu tuhaf yakınlığın acı sonu, Nitram’ı ve etrafındakileri felaketlere sürükleyen sürecin başlangıcı olacaktır.
Dünyanın En Kötü İnsanı filminde, Julie (Renate Reinsve) adında genç bir kadının hayatı anlatılmaktadır. Yakında 30 yaşında olacak olan Julie'nin aşk hayatı çok da iyi değildir. 45 yaşındaki çizgi roman yazarı Aksel (Anders Danielsen Lie) ile birlikte yaşayan Julie, kendi hayatından çok onun hayatını yaşadığını hisseder. Ailesinin beklentileri ve Aksel'in çocuk arzusunun yükünü taşıyamayan Julie, sürekli değişen hayallerinin peşinden koşmayı sürdürecektir. Julie'nin hayatı, genç ve yakışıklı Eivind (Herbert Nordrum) ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alacaktır.
Annette filmi, dünyaca ünlü bir soprano ve onun stand-up komedyeni olan eşinin hikayesini anlatmaktadır. Henry McHenry, sert bir mizah anlayışına sahip bir stand-up komedyeni, Ann (Ann Defrasnoux) ise dünyaca ünlü bir sopranodur. Tutku dolu olan çiftin hayatı, çocukları Annette'in (Devyn McDowell) doğumuyla bir anda alt üst olacaktır. Annette, kimsenin hayal edemeyeceği bir kadere sahiptir. Bu kader, Henry ve Ann'in hayatlarının tamamen değişmesine neden olacaktır.
2 Dünya Savaşı sırasında işgal altındaki Sovyetler Birliği... István Semetka (Ferenc Szabó), partizan grupları için özel bir birimde keşif görevi yapan basit bir Macar çiftçidir. Uzak bir köye giderken bölüğü düşman ateşi altına alınır. Komutan öldürülür. Kontrol edemediği bir kaosa sürüklenen Semetka, korkularını yenmek ve birliğin komutasını almak zorundadır.
Berlin'deki Bergama Müzesi'ndeki bir bilim insanı, araştırması için fon sağlamak amacıyla bir araştırmaya katılması sağlanır. Üç hafta boyunca, kendisi için mükemmel bir hayat arkadaşı olacak şekilde dizayn edilmiş, insansı bir robotla yaşaması gerekecektir.
Kariyeri boyunca, Federal Narkotik Departmanı tarafından, çalkantılı bir ilişkisi olduğu siyah Federal Ajan Jimmy Fletcher liderliğindeki gizli bir operasyonla hedef alınırken Holiday'i takip eder.
Karanlık fantezi türündeki Julia Ducournau imzalı Titane filmi, 2021 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülüne layık görüldü. Böylece Cannes tarihinde bir kadın yönetmen ilk kez tek başına bu ödülü almış oldu. BBC, filmi 2021 yılının en şok edici filmi olarak nitelendirdi.
Film, 1960'larda Fransa'da hala yasa dışı olan kürtajla ilgili deneyimini konu edinmiştir. Aynız zamanda bu yapım, Annie Ernaux'nun kendi adını taşıyan romanının bir uyarlamasıdır.
Blues müziğinin annesi olarak bilinen Ma Rainey (Viola Davis), yeni bir albüm hazırlığındadır. Rainey, albüm hazırlığı için Şikago’daki bir kayıt stüdyosunda grubuyla bir araya gelir. Bu sırada menajeri ve yapımcısıyla müziğinin kontrolü konusunda bir irade savaşına girer. Buluşma süresince Ma Rainey ve grup arasında konuşulanlar, gerilimin gittikçe yükselmesine neden olacaktır.
Ülkesine utanç getirdiği için hapisten çıkan Kazak komedyen Borat, 15 yaşındaki kızıyla birlikte Amerika'ya döndüğünde hayatını ve uzuvlarını tehlikeye atacaktır.
Film, son derece başarılı bir yasal vasi olan Marla Grayson’ı (Rosamund Pike) odağını alıyor. Marla’nın kanunları kendi yararına ve müvekkillerinin de zararına kullanmakta üstüne yoktur. Fakat bir gün kendisi için mükemmel bir müvekkil seçtiğini düşündüğü anda hiç olmadığı kadar yanılır. Çok geçmeden dış görünüşün ne kadar yanıltıcı olabileceğini anlayacaktır.
Dover liman kasabasında geçen filmde Mary Hussain, kocasının beklenmedik ölümünün ardından aniden kendini dul bir kadın olarak bulur. Cenazeden bir gün sonra, Manş Denizi'nin sadece 30 km ötesinde Calais'te bir sırrı olduğunu keşfedecektir.
İki genç erkek, Valerio (Mattia Garaci) ve Christian (Francesco Gheghi), yaz boyunca güçlü bir dostluk kurmuşlardır. Valerio, babasına yönelik bir suikast girişimine tanık olur.
Evde doğum yaparken bebeğini kaybeden kadın yaşadığı acı ile sarsılır. Bebeğinin yasını tutan kadın, bir yandan yaşadığı acıyla boğuşurken bir yandan da kocası ve annesi ile ilgili yaşadığı sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Kata Wéber'in senaryosunu yazdığı, Martin Scorsese'nin yapımcılığını üstlendiği filmin yönetmeni Kornél Mundruczó'dur
Yıl 1940, Kobe, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesinin hemen öncesinde... Yerel tüccar ve amatör film yapımcısı Yusaku (Issey Takahashi, - Kill Bill -), işlerin rahatsız edici bir yöne doğru gittiğini hissetmektedir. Mançurya'ya yaptığı bir gezinin ardından orada tanık olduğu ve gizlice filme aldığı şeyleri gün ışığına çıkarmaya karar verecektir. Bu arada, karısı Satoko (Yû Aoi), şimdi bir askeri polis olan çocukluk arkadaşı tarafından ziyaret edilir. Onu Yusaku'nun kışkırtıcı yöntemleri hakkında uyarır ve kocasının seyahatinden geri getirdiği bir kadının öldüğünü ortaya çıkarır. Satoko, Yusaku ile yüzleşir. Ancak onun gerçek niyetini öğrendiğinde, kocasına kurdukları hayat ile ev dedikleri ülkeye olan sadakati arasında kalacaktır.
Üç sosyal medya kurbanı teknoloji devlerine savaş ilan ederler.
Undine Wibeau (Paula Beer), Berlin'de yaşayan bir tarihçidir. Küçük dairesinde sıradan bir yaşamı olan bu kadın, sevgilisi tarafından başka bir kadın için terk edilince farklı bir inanışa kapılır. İnandığı mite göre Undine, kendisini aldatan adamı öldürmeli ve bir zamanlar kendisini çağıran suya geri dönmelidir. Ancak efsanenin aksine Undine, kimseyi öldümek istememektedir. Bu ikilem içinde sıkışıp kaldığı bir sırada karşısına Christoph (Franz Rogowski) adında bir adam çıkar. Undine, ilk görüşte aşık olduğu Christoph ile ilişki yaşamaya başlar. Başlarda her şey yolunda gider; ta ki Christoph'un kendisinden bir şey sakladığını düşünene kadar... Kendisini ihanete uğramış gibi hisseden Undine, yeniden bir karar vermek zorunda hissedecektir.