Aşk
Cole (Ewan McGregor) teknoloji tabanlı romantik araçlar geliştiren bir şirkette çalışan bir yapay zeka mühendisidir. Bu şirketin ilk keşfi, başarılı bir ilişki olasılığını belirleyen bir algoritmadır. Sonrasında da mükemmel ruh eşi olmak için tasarlanan yapay insanlar geliştirilmiştir. Cole, aynı şirkette çalışan bir başka mühendis olan Zoe (Léa Seydoux) ile bir ilişki yaşarlar. Bu ilişkileri şirketin geliştirdiği algoritmaya pek uymamaktadır. Android robotlardan Ash de Zoe'ye ilgi duymaya başlamıştır. Bu durum Zoe'nin bazı gerçeklerle yüzleşmesine yol açacaktır.
Enn (Alex Sharp), 1970’lerin İngiltere’sinde Sex Pistols’ın kısa ancak etkili kariyerinin zirve yaptığı bir dönemde punk olmaya çalışan bir grup gençten birdir. Arkadaşlarıyla birlikte kendisini beklenmedik bir partinin içinde bulan Enn, orada karşılaştığı Zan (Elle Fanning)’e aşık olmasının ardından punk ve uzaylı olmanın ortak noktalarını keşfe başlayacaktır. Uzaylıların asileriyle, insanların asilerini bir araya getirebilen punk kültürü ise filmin merkezini oluşturuyor. Rabbit Hole filmiyle dikkatleri üzerine çeken, oyunculuk geçmişine sahip John Cameron Mitchell'in yönetmen koltuğunda yer aldığı, Neil Gaiman uyarlaması bu film, 1970'lerin Londra'sını gözler önüne seriyor.
Başrollerinde Oscar ödüllü oyuncu Jennifer Lawrence ve Galaksinin Koruyucuları'ndaki Starlord'u canlandıran Chris Pratt'ın yer aldığı filmde Fishburne 'Kaptan Gus Mancuso' karakterini canladırıyor.
The Lobster filmi yakın bir gelecekte ilginç bir distopya hikayesini anlatıyor. Yalnız kalan, bir ilişkisi olmayan insanların tutuklandığı, alternatif bir gelecekte geçen filmde, bekar insanlar korkunç bir otele yerleştirildikten 45 gün sonra, kendileriyle eşleşen kişiyle ilişkiye başlamak zorundadırlar. Eğer ilişkilerinde başarılı olamazlarsa kendi seçtikleri bir hayvana dönüştürüleceklerdir. Köpek Dişi (Dogtooth) filmi ile dikkatleri üzerinde toplayan yetenekli Yunan asıllı yönetmen Yorgos Lanthimos'un yönettiği film, alışılmışın oldukça dışında, ilginç bir distopya hikayesi sunuyor. Başrollerini Colin Farrell, Ben Whishaw, Rachel Weisz ve Lea Seydoux gibisi isimlerin paylaştığı film; distopya meraklılarının ilgisini çekecektir.
Dr. Will Caster (Johnny Depp), büyük buluşlara imza atmış, şimdilerde ise önemli bir yapay zeka projesini yürüten bir bilim insanıdır. Yapmış olduğu çalışmalar, teknoloji karşıtı birtakım radikal grupların tepkisini çekmektedir. Sonrasında terörist grubun saldırısı nedeniyle Dr. Caster yaşamını yitirir. Yönetmen koltuğunda Wally Pfister'ın oturduğu filmin senaristilğini Jack Paglen üstlenmiştir. Başrolde ise bu tarz türde görmeye alışık olmadığımız bir isim olarak Johnny Depp yer alıyor.
P.K. filmi, başka bir gezegenden gelen bir yabancının tanrıyı bulma çabasını anlatmaktadır. P.K. (Aamir Khan), daha önce kimsenin sormadığı sorular sormaktadır. Bunlar masum, çocuk gibi sorulardır fakat cevapları da ilginçtir. P.K.'in masum gözlerini gören insanlar kendi monoton hayatlarını gözden geçirmek durumunda kalmaktadırlar. Rajkumar Hirani'nin yönetmenliğini yaptığı filmin başlıca rollerinde Aamir Khan, Anushka Sharma ve Sanjay Dutt yer almıştır.
Philip K. Dick’in kısa öyküsünden uyarlanan Kader Ajanları (The Adjustment Bureau) filmi, Kaderimizi kim kontrol ediyor? sorusunu ortaya atarak buna cevap arayan aksiyon-gerilim dolu bir hikayeyi anlatıyor. Politikacı ve balerin arasındaki aşk hikayesinde gizemli olaylar gerçekleştir. İkisinin bir araya gelmesini istemeyen gizemli güçler onları ayrımak için herşeyi yapacaklardır. Acaba başarılı olabilecekler midir?
2169 senesinde, 25 yaşından sonra fiziksel yaşlanmanın durduğu ve yalnızca zamana göre yaşanılabildiği bir dünyanın olduğu, insanların kollarındaki yazan saat göstergesindeki kadar yaşanabildiği bir dünya ve yaşam süresinin olmadığı yani paranın ve gücün, zaman olduğunu anlatan filmde yönetmen iki konu üzerinde durmaktadır: İlki fakir bir bölgede kendini ve ailesini canlı tutmaya çalışan insanlar, diğeri ise zengin ve zamanı çok olan insanlar... Başrollerini müzik çalışmalarına biraz ara veren ve sinemaya yönelen Justin Timberlake ile yeni Scarlett Johansson olarak anılan Amanda Seyfried'in paylaştığı filmin yardımcı oyuncu kadrosunda ise Olivia Wilde, Alex Pettyfer, Cillian Murphy gibi isimler yer almıştır. Daha önce "Gattaca", "S1m0ne" ve "Lord of War"'ı hem yazıp hem yöneten, "The Truman Show" ve "The Terminal" gibi filmlerin senaryosunu kaleme alan Andrew Niccol'un bu projesi ses getirmeyi başarıyor.
Filmini 'Bu bir düğün, melankoli ve psikolojik bir felaket filmi' sözleriyle nitelendiren sıradışı yönetmen Lars Von Trier imzalı yapım olan Melankoli filminin başrollerini Kirsten Dunst ve yönetmenin bir önceki filmi Anti Christ (Deccal) filminde de beraber çalıştığı Charlotte Gainsbourg üstleniyor. Senaryosu da Lars von Trier'e ait olan film, Cannes'da yarattığı tartışmaya rağmen birçok eleştirmen ve film araştırmacısı tarafından başyapıt olarak görülmektedir. Kirsten Dunst filmdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülününde de sahibi olmuştur.
Eva Green ve Ewan McGregor'ın baş rolleri paylaştığı dram ve hüzünlü film, McGregor ile daha önce Tutku Nehri (Young Adam) filminde çalışmış olan İngiliz yönetmen David Mackenzie'nin imzasını taşıyor. Yönetmen daha önceki filmiyle de BAFTA'da En İyi Yönetmen ödülünü sahibi olmuştur.
3D boyutlu, son teknoloji ürünü ve ciddi anlamda yüksek bütçeli Avatar filminin yönetmeni James Cameron’e, Titanik, Yaratıklar ve Terminator filmlerinden ötürü zaten seyircilerin bir hayranlığı vardı. Cameron bu sefer Pandora gezegeninin eşsiz güzeliğini bize tüm teknolojik imkanları kullanarak sinema seyircisiyle buluşturuyor.
Günümüzden çok uzak bir gelecekte, insanoğlu dünyanın aşırı kirlenmesinden dolayı Dünya gezegenini terk edip başka bir gezegende yaşamaya başlamıştır. Çöplerle çevrili dünyayı temizleme görevi sevimli bir robota, Vol.i’ye verilir. Film tüketim çılgınlığına ve insan türünün kendi yaşadığı doğal çevreye verdiği zararlara dair önemli mesajlar verirken geleceğin insanlığının teknolojinin esiri olmasını ve tembellikten tükenmiş bir halde gösterir. Pixar Stüdyolarından çıkan Oscar ödüllü Vol.i sinema tarihinin en önemli animasyonlarından biri olmasının yanısıra önemli bir bilimkurgu filmi olarak kabul edilmektedir.
Film, geçmiş, bugün ve gelecek zaman dilimlerinde geçen üç ayrı hikayeyi anlatıyor. Her bir öykü aşka dair sonsuzluğun peşinde olan erkekleri anlatmaktadır. İlki mayalı bir kâşifin esir düşmüş kraliçesini kurtarmak hayat ağacını aramasını konu eniniyor. 2. öykü ise türlü ağaçlar üzerine çalışmalar yapan bir tıp araştırmacısının ölmek üzere olan karısını kurtarmak için ilaç arayışını anlatırken son hikaye ise bir kapsül içinde yaşlı bir ağaç ile ölmekte olan bir yıldıza doğru seyahat eden bir uzay yolcusunun hikayesine odaklanıyor. Pi, Bir Rüya İçin Ağıt gibi filmlerin yönetmeni Daren Aronofsky yine ortaya farklı bir film çıkarmayı başarıyor.
Bir televizyon ağının hırslı yöneticisi Joanna Eberhart (Nicole Kidman), ardı ardına gelen şok edici olaylardan dolayı sinirsel bir çöküş yaşamaktadır. Kocası Walter Kresby (Matthew Broderick) bu duruma el koyarak karısını son derece şık bir yer olan Stepford'a taşınmaya ikna eder. Burada tüm kadınlar ve erkekler tuhaf denecek kadar çok mutludur. Bu durumdan şüphelenen Joanna, kocasına bunu anlatmaya çalışır. Film, 1975 aynı adlı yapımın Frank Oz yönetmenliğinde yeniden çevrimidir.
Sil Baştan filmi, Jim Carrey'nin komedi dışında da iyi işler çıkardığını gösteren, konusu da olan ilginç bir filmdir. Film, ayrıldığı sevgilisinden kalan hatıralarını sildiren bir adamın hikayesini anlatmaktadır.
Luc Besson'nun yönetmenliğini yaptığı ve Robert Mark Kamen ile senaristliğini üstlendiği film, gösterime girdiği senede en iyi ve en kötü gişe filmi olarak değerlendirilmiştir. 90 milyon dolarlık bütçesine karşın gişede toplam 263 milyon dolarlık getiri sağlayan film, finansal açıdan başarılı olmuştur.